Su altı peyzaj tasarımını (aquascaping) Türkiye’de icra eden birkaç sanatçı arasında yer alan Yılmaz’ın sanatla yolu, çocukluğunda kuzeninin hediye ettiği akvaryum sayesinde kesişti.
Akvaryumdaki balık ve bitkileri yaşatamayan Yılmaz, “Akvaryumlarda canlı hayat nasıl korunur?” diye araştırmaya başladığında, su altı peyzaj tasarımı ile tanıştı.
Su altı peyzaj tasarımını profesyonel olarak yapmayı daha o günlerde kafasına koyan Yılmaz, uluslararası alanda birçok ödül almayı başardı.
Kaya, kök, kütük, sucul bitkiler, kum ve balıkları kullanarak ortaya koyduğu sanatının inceliklerini anlatan Yılmaz, su altında bulunan malzemeleri akvaryumun içinde ahenkle buluşturan bir sanat icra ettiğini söyledi.
“İşin özü, insan eli değmemiş gibi bir tasarım yapmak”
Yılmaz, kullandığı malzemelerin tamamen doğal olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Akvaryum içinde ekolojik bir sistem kuruyoruz, su kimyasını bozmayacak malzemeler kullanıyoruz. İçeride bir habitat var, doğal bir seleksiyon istemiyoruz ve belirli bir perspektifte kalmasını sağlıyoruz. Bu sanat, botanik, kimya ve sanatsal düzenlemeyi hatta biyolojiyi de bilmeyi gerektiriyor. İşin özü, akvaryumda insan eli değmemiş gibi bir tasarım yapmak.”
İtalya ve Amerika’daki yarışmalarda önemli dereceler aldığını ifade eden Yılmaz, “5 metre olan dev akvaryumlar yaptığım gibi nano akvaryumlar da yapıyorum. Ebatlar, oluşturmak istediğim atmosfer ya da müşterinin isteğine göre değişiyor” diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye genelinde 45 ilde eserinin olduğunu dile getirerek, yaptığı akvaryumların sürdürülebilir olmasına özel önem verdiğini aktardı.
“Akvaryumların insan psikolojinde olumlu etkisi var”
Akvaryumların insan psikolojisi üzerinde olumlu etkisinin olduğuna dikkati çeken Yılmaz, “Akvaryuma baktığınızda doğal bir ortam görüyorsunuz. Doğanın bir kesitini evinizin ya da şirketinizin bir duvarında izleme imkanınız oluyor, adeta canlı bir resim izliyorsunuz. Bunun çok rahatlatıcı bir şey olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesini yaptı.
Yılmaz, akvaryumun en basit haliyle tarihte ilk olarak Mısır’da belli balık çeşitlerini korumak için kullanıldığını belirterek, “Zamanla evrilerek günümüze kadar geliyor. Daha sonra Japon sanatçı Takashi Amano kaya düzenlenme sanatını akvaryuma entegre ediyor ve bu sanatı bize altın tepside sunuyor” dedi.
Akvaryumun direkt güneş ışığına maruz kalmaması gerektiğine işaret eden Yılmaz, aksi takdirde kontrolsüz bir yosun oluşumunun başlayacağını, bunun da akvaryum içindeki peyzajın görünmesine engel olacağını anlattı.
“Malzemeleri, dağlardan, nehirlerden ve ormanlardan elde ediyoruz”
Yılmaz, akvaryumların yapım süresinin, büyüklüğünden çok içinde kullanılan materyal ve el emeğine göre değiştiğine değinerek şunları kaydetti:
“Bazen 2 saat, bazen 1 ay, bazen ise 4-5 ay sürebiliyor bir akvaryum peyzajı. Tasarım tamamlandıktan sonra akvaryumda işimiz bitmiyor. Birçok element kullandığımız için bitkilerin 3-4 ay büyümesini bekliyoruz. Onlar büyüdükten sonra budayarak bitkilere son şeklini veriyoruz. Ancak 5 ay gibi bir süre sonra akvaryumda final görüntüyü elde ediyoruz.
Japonya, İspanya, İtalya, Malezya, Endonezya, Tayland ve İran’da özellikle rağbet gören bu sanatta akvaryumun içinde tatlı su kullanıyoruz. Tuzun deforme edici etkisi nedeniyle tatlı suyu tercih ediyoruz. Malzemeleri, dağlardan, nehirlerden ve ormanlardan elde ediyoruz.
Akvaryum bakımı çok önemli. Akvaryumlar, high-tech ve low-tech olarak ikiye ayrılıyor. High-tech akvaryumlarda bakım ve maliyet masrafları daha yüksek. Büyük akvaryumlar için müşterimize bakım desteği de sağlıyoruz.” (AA)